30 Mart 2019 Cumartesi

Prensipler


Modern zamanları klasik dönemlerden ayıran en belirgin özelliklerden biri iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, haklı ile haksızın birbirine bu kadar karışmış olması sanırım. Neyin iyi neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış, neyin güzel neyin çirkin, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar vermek eskiden de bu kadar zor muydu? İnsanlar doğru ile yanlış arasında eskiden de bu kadar sık gidip geliyorlar mıydı? Kötülükler iyiliklerin arasına eskiden de bu kadar kolay karışabiliyor muydu? Kurt ile kuzuyu, mert ile namerdi birbirinden ayırmak eskiden de bu kadar zor muydu? Yanlışları doğru gibi göstermek eskiden de bu kadar kolay mıydı?

Modern zamanlarda gerçek ile kurgu arasındaki sınırın git gide belirsizleşmesi gibi doğru ile yanlış, iyi ile kötü, haklı ile haksız arasındaki fark da sürekli inceldi, sürekli azaldı sanırım. Eski sabitelerin yerini artık yeni ve sık sık değişen kaideler aldı. Mesafelerin kısalması gibi bunlar arasındaki fark da iyice daraldı. Şimdi daha bir dünyevi, daha bir makyavelist daha bir ilmi siyasetçi daha bir menfaatperestiz. Artık oyun sabit prensipleri ayakta tutmak için oynanmıyor. Şimdi ayakta kalabilmek için sabitelerle oynamak revaçta. Sahi hangisi daha önemliydi: ayakta kalmak mı prensipler mi? Hangisi daha doğruydu: prensipler adına yıkılmamak için sabiteleri askıya almak mı yoksa yıkılsak da prensiplerden ödün vermeyiz demek mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder