10 Mayıs 2020 Pazar

Özün Fiziksel ve Metafiziksel Halleri


“Suyun tüm fiziksel ve kimyasal özelliklerini moleküler yapısı sayesinde açıklayabiliyoruz, demek ki suyun özü o moleküler yapıdan başka bir şey değil” ifadesindeki öz, tanımı gereği metafiziksel olan geleneksel öz anlayışından çok farklı, hatta belli bir anlamda onun tam zıddı bir kavram. Evet, geleneksel anlamıyla öz, Platonik bir dille söylendiğinde, suyun doğada var olmadan önceki arketipi ve bu arketip, geleneksel/metafiziksel bilime göre ontolojik önceliği haiz, yani suyun ve doğadaki tezahürünün ve moleküler yapısının ontik nedeni/prensibi. Dolayısıyla geleneksel bakış açısı, günümüz fizik ve kimyasına yansıtıldığında su, moleküler yapısı yüzünden su olma tabiatına sahip olmuş olmuyor, tam tersine su olma tabiatı yüzünden o moleküler yapıya sahip olmuş oluyor. Başka bir deyişle suyun metafizik tabiatı, doğaya, moleküler ve atomik seviyede o şeklinde yansıyor. Bu geleneksel ve modern öz anlayışları arasındaki farklardan sadece bir tanesi.

Modern atom ve molekül fiziğinin ya da kimyanın gelişimi ve teorik-deneysel başarısı, geleneksel öz anlayışının ve onun ontik/metafizik sebep-sonuç ilişkisinin geçersiz olduğunu ispatlamış olmuyor, zira “suya tabiatını moleküler yapısı veriyor” ifadesindeki fiziksel tabiat ile “su, arketipsel tabiatı gereği böyle bir moleküler yapıya sahip oluyor” cümlesindeki metafiziksel tabiat aynı kavramlara tekabül etmiyor. Suyun arketipsel bir tabiatı veya metafiziksel bir nedeni var mı yok mu sorusu, modern bilimsel bir soru değil, geleneksel bilimsel ya da felsefi bir soru. Suyun tüm fiziksel özelliklerini moleküler yapısıyla açıklaya biliyorsak böyle metafiziksel bir soruya gerek var mı?

Bizce var, zira fizik, suyun moleküler yapısından, fiziksel ve kimyasal özelliklerinin nasıl doğduğunu açıklıyor fakat,

i) bu nasılı anlamamızı sağlayan fizik ve kimya yasalarının neden var olduğunu açıklamıyor. Yani söz konusu molekül neden belli fizik yasalarına uyarak oluşuyor ve hareket ediyor? Bu yasaların kaynağı, gerekçesi ne? Su moleküllerini bir arada tutan hidrojen bağlarının arkasındaki elektromanyetik kuvvet neden var? Bu kuvvet neden uzaklığın karesiyle ters orantılı? Elektromanyetik kuvveti gerektiren elektrik yükü aslında ne? Bu sorulara fiziğin verdiği cevap tam ve eksiksiz değil. Standart model açısından elektrik yükü elektromanyetizmanın sahip olduğu U(1) simetrisinin üreticisi, yani bizim somut fiziksel elektrik yükü dediğimiz şey, standart modele göre “aslında” matematiksel bir soyutlamadan başka bir şey değil (https://alisebetci.blogspot.com/2016/03/the-mysteries-of-fundamental-physical.html) İyi ama o matematik orada neden var? Matematiğin kendisi fiziksel mi metafiziksel/arketipsel mi? Platon’un metafiziksel ateş, hava, su, toprak cevherlerini modellemeye/temsil etmeye çalıştığı düzgün çok yüzlüler ile U(1) grubu arasında, öncekilerin ayrık, sonrakinin sürekli olmasından başka bir fark var mı?

ii) Fiziksel bir sistem belli bir simetriye sahip olduğunda, Noether teoremi, korunumlu bir akım tanımlamış oluyor. U(1) simetrisinde akan şeye elektrik yükü diyoruz. Ama bu tanım o şeyin aslında ne olduğunu söylemiyor ki, sadece U(1) simetrisinde aktığını ve korunumlu olduğunu söylüyor. Dolayısıyla o şeyin ne olduğu sorusu hala açık ve üstelik öyle anlaşılıyor ki metafiziksel bir soru. Demek ki, elektrik yükünün arketipsel özünün ne olduğu hala anlamlı bir soru, dolayısıyla suyunki de. Yeter ki anlamı/varlığı sırf matematiğe indirgemeyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder